Genelde
davalı davacının iddialarını kabul ettiğinde dava davacının lehine sona erer.
Ancak davalının da kendisini savunma imkânları vardır. Davalı davacının ortaya
koyduğu olguları reddedip bunların davacıyı haklı kılmadığını ileri sürebilir.
Yeni olgulara dayanarak kendisini savunabilir.
Davalının
davacının dayandığı olguları reddetmesine inkâr denir. İddialarının davacıyı
haklı çıkarmayacağını ileri sürmesine ise dava sebebinin inkârı denir.
Davalı
davacının iddialarını inkar etmeyip yeni bulgulara da dayanabilir. Bu da bir
savunma imkanıdır ve ikiye ayrılır:
i.
İtiraz
Yeni
bir hakkın doğması veya var olan hakkın sona ermesi için olgular ileri
sürmektir. Mesela davalı karşı tarafın ayırt etme gücünden yoksun olduğunu
ileri sürerse bu hakkın doğumuna engel olan bir itirazdır. Ya da davalının
borcunu ödemesi sonucu davacının alacak hakkının sona erdiği yönünde bir
itirazdır.
Davalı
itiraz olabilecek bir hususu belirtmemiş olsa dahi hâkim bunu re ’sen nazara
alır. Ancak dava dosyasındaki bilgilerden bu durumun anlaşılıyor olması
gerekir. Aksi takdirde hâkim bunu göz önünde bulunduramaz.
ii.
Defi
Tabiri
caizse davalının “Evet, ama...” demesidir. Yani davalı mahkûm edildiği edimi
kabul eder ancak bazı özel sebeplere dayanarak edimi yerine getirmekten kaçar.
Bu imkânı veren savunma yoluna defi denir.
Bazı
defiler borçluya sürekli olarak kaçma hakkı verir. Bunlara kesin defiler denir
ve en klasik örneği de zamanaşımı defidir. Bir borç zamanaşımına uğradığında
sona ermez lakin alacaklı bunun ifası için borçluyu zorlayamaz. Bazı defiler
ise geçici bir süreliğine borçtan kaçınma hakkı verir. Bunlara da geciktirici
defi denir. Bunların en klasik örneği ise ödemezlik defidir.
Borçlu
yargılama esnasında bir defi ileri sürerse dava reddedilir. Fakat davalının bir
defi ileri sürmesi lazım gelir. Aksi takdirde hâkim bunu re ‘sen nazara almaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder