Hakların Korunması etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hakların Korunması etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Aralık 2018 Salı

Kuvvet Kullanma


     Kişi hakkını kendi gücüyle korumak amacıyla kuvvet kullanabilir. Ama bunun bazı şartları vardır. Bunlar:
ü  Kişi sadece kendi hakkını korumak için kuvvet kullanabilir. Meşru müdafaadan bu noktada ayrılmaktadır.
ü  Kuvvete başvurulmazsa hak kaybedilecek, hakkın ileri sürülmesi zora girecek veya imkânsızlaşacak durumda olmalıdır.
ü  Hakkı korumak için kolluk kuvvetlerinin zamanında müdahalesi mümkün olmamalıdır.
Bu şartlar içerisinde kuvvet kullanmak zorunda kalan kişi yine TBK m.54 gereği verdiği zarardan sorumlu değildir.

TBK m.64- Hakkını kendi gücüyle koruma durumunda kalan kişi, durum ve koşullara göre o sırada kolluk gücünün yardımını zamanında sağlayamayacak ise ve hakkının kayba uğramasını ya da kullanılmasının önemli ölçüde zorlaşmasını önleyecek başka bir yol da yoksa, verdiği zarardan sorumlu tutulamaz.

Iztırar Hali


     Iztırar hali meşru müdafaaya benzer ancak burada mütecavize değil olayla alakası olmayan üçüncü kişinin eşyasına zarar verilmesi mevzubahistir. Tanım olarak ıztırar, kişinin şahıs veya malvarlığına karşı meydana gelebilecek bir saldırıyı engellemek maksadıyla bu tehlikeyi yaratmış olmayan bir şahsın mallarına zarar vermesi halidir.
Örneğin; A saldırgan B’den kaçarken C’nin bahçe kapısını kırıp oraya sığınmış olsun. Görüldüğü gibi A mütecaviz B’ye karşı kuvvet kullanmayıp üçüncü kişi olan C’nin malına zarar vermiştir. Bu durumda A ceza almaz çünkü yaptığı fiil hukuka engel teşkil etmemektedir.
Iztırar halinin meşru müdafaadan farkı ıztırar halinden zarar veren kişi tazminden tamamen kurtulamaz. TBK m. 64 gereği zararı kimin tazmin edeceğine ve tazmin oranına hakim hakkaniyete göre belirler. İki tarafı da mağdur etmemeye çalışır.
TBK m.64- Kendisini veya başkasını açık ya da yakın bir zarar tehlikesinden korumak için diğer bir kişinin mallarına zarar verenin, bu zararı giderim yükümlülüğünü hâkim hakkaniyete göre belirler.  

13 Aralık 2018 Perşembe

Dava ve Çeşitleri


     Hak sahibinin hakkını korumak için sahip olduğu haklardan bir diğeri dava hakkıdır. Dava talep sonuç vermediği zaman devletin yargı organlarına başvurulmasıdır. Herhangi bir uyuşmazlığın çözümü veya bir kişiye hukuki olarak etkide bulunmak amacıyla davacı mahkemeye müracaat eder.
Mahkeme eğer davacı ve davalı arasındaki uyuşmazlığı çözmek amacıyla dava faaliyetini yürütüyorsa buna çekişmeli, bunun dışında yürüttüğü diğer faaliyetlere de örneğin kişinin ergin kılınması gibi çekişmesiz yargı denir. Görüldüğü üzere dava çekişmeli yargı halleri için geçerlidir ve üçe ayrılır:

          I.            Eda Davaları
Eda davalarında davacı davalının bir edime mahkûm edilmesini ister. Çeşitli isimlerle anılabilir. Örneğin davacı mülkiyet hakkının kendisine sağladığı yetkilere dayanarak davalının malını geri vermeye mecbur kalmasını istemesi istihkak davası olarak adlandırılır ve ayni haklara dayanır. Davacının, davalının kendisine olan borcunu ödemesini istemesi ifa davasıdır. İfa davası ise daha çok alacak hakkına dayanmaktadır.
Eda davalarının sonucunda hâkim davacıyı haklı bulursa davalıyı edaya mahkûm eden bir karar verir. Davalı bu kararı yerine getirmezse cebri icra yoluna gidilir.

        II.            Tespit Davaları
Bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığını belirlemek amacıyla tespit davası açılır. Hukuki ilişkinin mevcut olduğu belirlenmek isteniyorsa olumlu tespit, mevcut olmadığı belirlenmek isteniyorsa olumsuz tespit davası adını alır.
Tespit davalarında amaç hukuki bir ilişkinin mevcudiyetini saptamak olduğu için hüküm sadece dava konusu durumu ortaya koyar. Cebren icra da söz konusu değildir.

      III.            Yenilik Doğuran Davalar
Yenilik doğuran hakların kullanılması için mahkemeye başvurularak açılan davalardır. Yenilik doğuran haklar kurucu, bozucu ve değiştirici olduğu için bu tür davalarda davacı yeni bir hukuki ilişki kurulmasını veya mevcut bir hukuki ilişkinin sona erdirilmesini ya da değiştirilmesini talep eder. Mahkeme sonunda hâkim davacının isteğini kabul ederse verilen karara yenilik doğuran karar denir. Bu kararlar herkese karşı ileri sürülebilir ancak geriye etkili değildir. Her iki durumun da istisnaları olabilir.
Evlenmenin butlanı davası, boşanma davası ve önalım hakkının kullanılması için açılan davalar bu davalara örnektir.

10 Aralık 2018 Pazartesi

Hakların Korunması


     Bir hak sahibinin hakkı başkaları tarafından ihlal edilirse veya tecavüze uğrarsa hakkın korunması gerekir. Hak sahibinin hakkını korumak için yapacağı ilk şey hakkına uyulmasını talep etmektir. Talep amacına ulaşmamışsa bu defa hak sahibi devletin yargı organlarına başvurur yani dava açar. İhlalde bulunan kişi mahkeme kararını dinlemeyip hakkı ihlal etmeye devam ederse o zaman hak sahibi cebri icra yoluna müracaat eder.
İstisnai durumlarda mesela devletten müdahale istemenin zor olduğu durumlarda kanun koyucu kişiye kendi hakkını kendisinin korumasına izin vermiştir. Tabii bunlara şarta bağlamıştır.

Talep: Bir kimseden bir şeyi yapmasını veya yapmamasını istemektir. BGB (Bürgerliches Gesetzbuch-Alman Medwni Kanunu) menşeilidir. Bir kişi talep hakkını kullanarak hakkına uyulmasını ister. Talep hakkı alacak hakkına benziyor gibi görünse de birbirinden farklı kavramlardır. Alacak hakkı borç ilişkilerinden doğar ancak talep hakkı sadece borç ilişkilerinden ibaret değildir. Ayni talep hakları da vardır. Örneğin A, B’nin arsasına inşaat yapmaya kalkarsa B bu tecavüze son vermesini talep edebilir. Görüldüğü gibi bu da bir taleptir ancak ortada borç ilişkisi söz konusu değildir.