25 Aralık 2019 Çarşamba

Muvazaa


            Tarafların görünüşte bir sözleşme yapmaları ancak bu sözleşmenin hüküm doğurmaması veya başka bir sözleşme hükümlerini doğurması yönünde anlaşmalarına muvazaa denir. Muvazaalı sözleşmenin yaptırımı kesin hükümsüzlüktür.

Unsurları:
·         Görünürdeki İşlem: Üçüncü kişileri aldatma kastıyla yapılan işlemdir.
·         Muvazaa Anlaşması: Tarafların yaptıkları sözleşmenin hüküm doğurmayacağı veya başka bir sözleşme hükümlerini doğurması yönünde anlaşmalarıdır. Hükümsüzlük sebebi bu anlaşmadır, hükümsüz olacak işlem ise görünürdeki işlemdir.
·         Gizli İşlem: Görünürdeki işlemin yanında hüküm doğurması istenen işlemdir.

Muvazaa Türleri
1.      Basit (Adi) Muvazaa: Muvazaalı sözleşme hiç hüküm doğurmayacaksa basit muvazaa vardır. Örneğin; tarafların yaptıkları satış sözleşmesinin hüküm doğurmayacağı yönünde anlaşmaları
2.      Nitelikli Muvazaa: Muvazaalı sözleşmenin arkasında yukarıdaki gibi bir gizli işlem varsa nitelikli muvazaa söz konusu olur. Taraflar aslında o gizli sözleşmenin hüküm doğurması konusunda anlaşmışlardır. Örneğin; satış gibi gözüken sözleşmenin gerçekte bağış işlemini gizlemiş olmak için yapılması

Muvazaalı işlemin hüküm doğurmayacağını belirtmiştik. TBK m. 19 uyarınca tarafların gerçek ve ortak iradeleri esas alınır. Ancak muvazaayı iddia edenin bunu ispat etmesi gerekir. Şayet taraflardan biri muvazaayı ileri sürecekse bunu yazılı delil ile ispatlamalıdır. Ancak üçüncü kişiler muvazaayı ispat şekline tabi olmadan mesela tanıkla ispat edebilir.

Nitelikli muvazaadaki gizli sözleşme geçerlilik şartlarına sahipse geçerli bir sözleşme gibi hüküm doğurur yani muvazaadan etkilenmez. Ancak gizli sözleşme bir şekle tabi ise burada bir sorun çıkmaktadır. O da muvazaalı sözleşmenin yapıldığı şekil, gizli sözleşmenin şekil şartını gerçekleştirmiş midir sorusudur. Örneğin; aslında bağışlama olarak yapılan işlem satış sözleşmesi gibi gösterilmiş olabilir. Burada görünürdeki işlem satış, gizli işlem ise bağışlamadır. Görünürdeki işlem zaten muvazaa sebebiyle hükümsüzdür. Bugünkü baskın görüşe göre, bağışlama işlemi de şekle aykırılık sebebiyle hükümsüz olacaktır. Çünkü Medeni Kanun m. 706 taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olmasını, resmi şekilde düzenlenmiş olmalarına bağlamıştır.

Burada üzerinde durulması gereken son husus muvazaanın inançlı işlem ile mukayesesidir. İnançlı işlemde, inanan kişi belli bir süre için ya da bir olay vuku bulana kadar malını inanılana devreder. Teminat amacıyla yapılan bu işlem tam hak devir işlemidir. Kendisine inanılan kişi tam olarak mülkiyet hakkı elde eder. İki unsurdan oluşur:

§      İnanç anlaşması: İnanılan kişi, malı inananın isteği doğrultusunda kullanacağına ve üçüncü kişilere devretmeyeceğine dair yükümlülük altına girer. Muvazaanın aksine geçerli bir anlaşmadır ancak üçüncü kişileri aldatmak amacıyla yapılmışsa kesin hükümsüzdür.
§      Devir işlemi: Tasarruf işlemidir. İnanılan kişi malı üçüncü kişiye devretmişse inanan borca aykırılığa dayanarak tazminat talebinde bulunabilir ancak üçüncü kişiye istihkak talebinde bulunamaz.

Göründüğü gibi inançlı işlem tasarrufi işlemlerde olur. Ancak muvazaa hem borçlandırıcı hem de tasarrufi işlemlerde söz konusu olabilir. Ayrıca inançlı işlemde tam hak devir işlemi vardır, muvazaada bu işlem görünürdedir. Son olarak inanç işlemleri geçerlidir ancak muvazaa ile iç içe geçmişse bu durumda yaptırımı kesin hükümsüzlüktür.   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder