Tarafların görünüşte bir sözleşme
yapmaları ancak bu sözleşmenin hüküm doğurmaması veya başka bir sözleşme
hükümlerini doğurması yönünde anlaşmalarına muvazaa
denir. Muvazaalı sözleşmenin yaptırımı kesin hükümsüzlüktür.
Unsurları:
·
Görünürdeki
İşlem: Üçüncü kişileri aldatma kastıyla yapılan işlemdir.
·
Muvazaa Anlaşması:
Tarafların yaptıkları sözleşmenin hüküm doğurmayacağı veya başka bir sözleşme
hükümlerini doğurması yönünde anlaşmalarıdır. Hükümsüzlük sebebi bu anlaşmadır,
hükümsüz olacak işlem ise görünürdeki işlemdir.
·
Gizli İşlem:
Görünürdeki işlemin yanında hüküm doğurması istenen işlemdir.
Muvazaa Türleri
1. Basit (Adi) Muvazaa: Muvazaalı sözleşme hiç hüküm
doğurmayacaksa basit muvazaa vardır. Örneğin; tarafların
yaptıkları satış sözleşmesinin hüküm doğurmayacağı yönünde anlaşmaları
2. Nitelikli Muvazaa: Muvazaalı sözleşmenin
arkasında yukarıdaki gibi bir gizli işlem varsa nitelikli muvazaa söz konusu
olur. Taraflar aslında o gizli sözleşmenin hüküm doğurması konusunda
anlaşmışlardır. Örneğin; satış gibi gözüken sözleşmenin gerçekte bağış işlemini
gizlemiş olmak için yapılması
Muvazaalı
işlemin hüküm doğurmayacağını belirtmiştik. TBK m. 19 uyarınca tarafların
gerçek ve ortak iradeleri esas alınır. Ancak muvazaayı iddia edenin bunu ispat
etmesi gerekir. Şayet taraflardan biri muvazaayı ileri sürecekse bunu yazılı
delil ile ispatlamalıdır. Ancak üçüncü kişiler muvazaayı ispat şekline tabi
olmadan mesela tanıkla ispat edebilir.
Nitelikli
muvazaadaki gizli sözleşme geçerlilik şartlarına sahipse geçerli bir sözleşme
gibi hüküm doğurur yani muvazaadan etkilenmez. Ancak gizli sözleşme bir
şekle tabi ise burada bir sorun çıkmaktadır. O da muvazaalı sözleşmenin
yapıldığı şekil, gizli sözleşmenin şekil şartını gerçekleştirmiş midir
sorusudur. Örneğin; aslında bağışlama olarak yapılan işlem satış sözleşmesi
gibi gösterilmiş olabilir. Burada görünürdeki işlem satış, gizli işlem ise
bağışlamadır. Görünürdeki işlem zaten muvazaa sebebiyle hükümsüzdür. Bugünkü
baskın görüşe göre, bağışlama işlemi de şekle aykırılık sebebiyle hükümsüz
olacaktır. Çünkü Medeni Kanun m. 706 taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan
sözleşmelerin geçerli olmasını, resmi şekilde düzenlenmiş olmalarına
bağlamıştır.
Burada
üzerinde durulması gereken son husus muvazaanın inançlı işlem ile
mukayesesidir. İnançlı işlemde, inanan kişi belli bir süre için ya da bir olay
vuku bulana kadar malını inanılana devreder. Teminat amacıyla yapılan bu işlem tam
hak devir işlemidir. Kendisine inanılan kişi tam olarak mülkiyet hakkı elde
eder. İki unsurdan oluşur:
§
İnanç anlaşması:
İnanılan kişi, malı inananın isteği doğrultusunda kullanacağına ve üçüncü
kişilere devretmeyeceğine dair yükümlülük altına girer. Muvazaanın aksine geçerli
bir anlaşmadır ancak üçüncü kişileri aldatmak amacıyla yapılmışsa kesin
hükümsüzdür.
§
Devir işlemi:
Tasarruf işlemidir. İnanılan kişi malı üçüncü kişiye devretmişse inanan borca
aykırılığa dayanarak tazminat talebinde bulunabilir ancak üçüncü kişiye
istihkak talebinde bulunamaz.
Göründüğü gibi
inançlı işlem tasarrufi işlemlerde olur. Ancak muvazaa hem borçlandırıcı hem de
tasarrufi işlemlerde söz konusu olabilir. Ayrıca inançlı işlemde tam hak devir
işlemi vardır, muvazaada bu işlem görünürdedir. Son olarak inanç işlemleri
geçerlidir ancak muvazaa ile iç içe geçmişse bu durumda yaptırımı kesin
hükümsüzlüktür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder