10 Ocak 2019 Perşembe

Roma Hukukunda Hak Ehliyeti


     Hak ehliyeti haklara ve borçlara ehil olma durumudur. Bu kaide TMK madde 8’de düzenlenmiştir. Buna göre herkes hak ehliyetine sahiptir. Ancak Roma’da böyle değildir. Örneğin köleler günümüz tabiriyle kişi sayılmazlardı dolayısıyla hak ehliyetleri de yoktu.
Roma’da hukuk hayatında yer alan kişilere persona denirdi. Ancak bu da ehliyetli olmaya yetmiyordu. Bazı şartları taşıyor olmak gerekirdi. Bu şartlara status denirdi.

A. Status Libertatis
Roma’da insanlar hürler ve köleler olmak üzere iki gruba ayrılırdı. Hürlere liberti, kölelere servi denirdi. Hürler de kendi arasında ingenui (hür olarak doğanlar) ve libertini (sonradan azat edilenler) olmak üzere ikiye ayrılırdı. Hak ehliyeti tamamıyla hür olanlara tanınmıştı. Azatlıların ise bazı haklarının kısıtlandığı görülmektedir. Mesela seçilme hakları yoktur, seçme hakları kısmen vardır. Eski sahibi zora düşerse ona yardım etmek zorundadır. Ayrıca azatlı kişi öldüğünde eski sahibi yasal olarak mirasçısıdır.

B. Status Civitatis
Hak ehliyetine sahip olmanın ikinci şartı Roma vatandaşlığıdır. Romalı anne ve babadan olan çocuklar Roma vatandaşı sayılırdı. Azatlılar da Roma vatandaşı olarak kabul edilirdi.
Vatandaşlık hürriyete sıkı sıkıya bağlıdır. Öyle ki hürriyetini kaybeden vatandaşlığı da kaybeder. Çünkü hürriyetin kaybı en büyük kayıptır.

C. Status Familiae
     Hak ehliyetine sahip olabilmek için Özel hukuk yönünden de bazı şartlar aranırdı. Buradaki en önemli durum Status Familiae’dir. Status Familiae bakımından insanlar ikiye ayrılır:
·         Persona Sui Iuris: Kendi hukukuna sahip yani hiç kimsenin hakimiyetinde olmayan kişilerdir. Burada özellikle Pater Familias (aile reisi)kavramı ön plandadır. Pater Familias’ın hak ehliyeti vardır; mal varlığı edinebilir, borç altına girebilir.
·         Persona Alieni Iuris: Ailedeki anne, çocuklar, torunlar ve köleler Pater Familias’ın hakimiyeti altındaki kimselerdir. Bunlar aile reisinin hukukuna tabidirler. Kendi hakları veya mal varlıkları yoktur.   

Roma’da bu üç şartı taşıyan yani; hür, Roma vatandaşı ve sui iuris kişiler hak ehliyetine sahiptir. Ancak hak ehliyetini kısıtlayan bazı durumlar vardır. Örneğin I. Konstantin'in Hristiyanlığı devletin resmi dini olarak ilan etmesinin ardından Yahudilere müsamaha gösterilmemiştir. Yahudiler devlet memurluğuna alınmaz, Hristiyan bir kimseyle evlenemezlerdi. Ayrıca bunların şahitliği dinlenmezdi. Hak ehliyetini kısıtlayan bir başka faktör ise infamia'dır. Infamia şerefsizlik anlamına gelir. Askerlikten kaçan, aynı anda iki kişiyle evlenen kimseleri Censor nüfus kayıtlarına infamis (şerefsiz) olarak kaydeder. Bunun sonucunda da infamis durumuna düşen kişi ne devlet görevine gelebilir ne dava açabilir ne de şahitlik yapabilir.  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder