Hak ehliyeti haklara ve borçlara ehil olma durumudur. Bu kaide TMK
madde 8’de düzenlenmiştir. Buna göre herkes hak ehliyetine sahiptir. Ancak Roma’da
böyle değildir. Örneğin köleler günümüz tabiriyle kişi sayılmazlardı
dolayısıyla hak ehliyetleri de yoktu.
Roma’da hukuk hayatında yer alan kişilere persona denirdi. Ancak bu da ehliyetli olmaya yetmiyordu. Bazı şartları
taşıyor olmak gerekirdi. Bu şartlara status
denirdi.
A. Status Libertatis
Roma’da insanlar hürler ve köleler
olmak üzere iki gruba ayrılırdı. Hürlere liberti,
kölelere servi denirdi. Hürler de
kendi arasında ingenui (hür olarak
doğanlar) ve libertini (sonradan azat
edilenler) olmak üzere ikiye ayrılırdı. Hak ehliyeti tamamıyla hür olanlara
tanınmıştı. Azatlıların ise bazı haklarının kısıtlandığı görülmektedir. Mesela
seçilme hakları yoktur, seçme hakları kısmen vardır. Eski sahibi zora düşerse
ona yardım etmek zorundadır. Ayrıca azatlı kişi öldüğünde eski sahibi yasal
olarak mirasçısıdır.
B. Status Civitatis
Hak ehliyetine sahip olmanın ikinci
şartı Roma vatandaşlığıdır. Romalı anne ve babadan olan çocuklar Roma vatandaşı
sayılırdı. Azatlılar da Roma vatandaşı olarak kabul edilirdi.
Vatandaşlık hürriyete sıkı sıkıya bağlıdır. Öyle ki hürriyetini
kaybeden vatandaşlığı da kaybeder. Çünkü hürriyetin kaybı en büyük kayıptır.
C. Status Familiae
Hak ehliyetine sahip olabilmek için Özel hukuk yönünden de bazı
şartlar aranırdı. Buradaki en önemli durum Status Familiae’dir. Status Familiae
bakımından insanlar ikiye ayrılır:
·
Persona Sui Iuris: Kendi hukukuna sahip yani
hiç kimsenin hakimiyetinde olmayan kişilerdir. Burada özellikle Pater Familias (aile
reisi)kavramı ön plandadır. Pater Familias’ın hak ehliyeti vardır; mal varlığı
edinebilir, borç altına girebilir.
·
Persona Alieni Iuris: Ailedeki anne, çocuklar,
torunlar ve köleler Pater Familias’ın hakimiyeti altındaki kimselerdir. Bunlar
aile reisinin hukukuna tabidirler. Kendi hakları veya mal varlıkları yoktur.
Roma’da bu üç şartı taşıyan yani; hür, Roma vatandaşı ve sui iuris kişiler hak ehliyetine sahiptir. Ancak hak ehliyetini kısıtlayan bazı durumlar vardır. Örneğin I. Konstantin'in Hristiyanlığı devletin resmi dini olarak ilan etmesinin ardından Yahudilere müsamaha gösterilmemiştir. Yahudiler devlet memurluğuna alınmaz, Hristiyan bir kimseyle evlenemezlerdi. Ayrıca bunların şahitliği dinlenmezdi. Hak ehliyetini kısıtlayan bir başka faktör ise infamia'dır. Infamia şerefsizlik anlamına gelir. Askerlikten kaçan, aynı anda iki kişiyle evlenen kimseleri Censor nüfus kayıtlarına infamis (şerefsiz) olarak kaydeder. Bunun sonucunda da infamis durumuna düşen kişi ne devlet görevine gelebilir ne dava açabilir ne de şahitlik yapabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder